Sene 1986... Yaz tatilinde bir matbaada çalışıyorum. Okulu bırakmaya karar vermişim, bu yüzden babamla aramız biraz limoni. Benim "zıvanadan çıkma" potansiyelim olduğunu düşünüyor rahmetli. Biraz gergin bir diyaloğumuz var.
Bir gün liseden arkadaşlarla görüşelim dedik. Annemi arayıp yatsıdan sonra geleceğimi söyledim. Yatsı ezanının 21:10 civarı okunduğu zamanlar, demek ki eylül ayı başları filan olsa gerek? Şansım yaver gitti, vasıtalar çabuk geldi, hızlı gitti ve ben çok geç olmadan eve vardım. Annemle babam, yatsı ezanı okunur, okunmaz namazlarını kılıp hemen yatarlardı. Eve vardığımda ışıklar sönmüştü. Kapıyı çaldım, babam uykulu gözlerle açtı ve burnundan soluyordu:
"Nerdesin ulan sen hayvan herif?!" diye kükredi.
Şaşırdım... Çünkü gündüz annemi aramış, akşam ne yapacağımı söylemiş ve biraz geç gelirim demiştim.
"Anneme söylemiştim baba? Arkadaşlarla buluş..."
Cümlemi tamamlayamadım. Esaslı bir osmanlı tokadı beni yere devirdi. Annem gürültüye koştu, babamın daha da ileri gitmesine mani oldu. Ben şaşkınlıkla ve biraz da kızgınlıkla kalktım, hızlıca içeri seyirttim. Yanağım sızlıyordu. Sinirden gözyaşlarım süzülmeye başladı. Elim ayağım titriyordu. Yüzümü yıkadım, hızlıca pijamalarını giyip yatağa girdim. Bu arada annem de babama sitem ediyordu:
-"Niye vurdun şimdi çocuğa??"
+"Saat kaç olmuş, nerede sürtüyor bu serseri!"
-"Kaç olmuş saat?"
+"İşte duvarda, görmüyor musun?"
-"10'u çeyrek geçiyor?"
+"Nasıl yani?"
-"Ne nasıl yani?"
+"Yav ben kapıyı açmadan baktığımda, 2'ye 10 vardı?"
-"..."
Rahmetli babam, uyku sersemi duvardaki saatin akrep ve yelkovanını ters görmüş. 22:10 iken saat, 01:50 gibi algılamış. Bu kızgınlıkla da, 16 yaşında gecenin bir yarısı eve gelen ergen olarak algıladığından, tokadı yapıştırmıştı.
Gözüme iki saat uyku girmedi. İçimi çeke çeke ağladım ve babama tavır yapma kararı aldım. 4-5 gün boyunca, o geldiğinde yan odaya geçtim, zorla sofraya oturdum, hiç yüzüne bakmadım. O da tabii ki bu feci yanlış anlama sebebiyle ortaya çıkan trajikomik durumun farkındaydı. Sonra bir akşam geldi, elinde 1 kutu tulumba tatlısı. En sevdiğim tatlı. Kapıdan girdi. Kutuyu uzattı:
"Al bakalım eşek sıpası! senin için aldım..." dedi.
Babalar çocuklarını böyle sever işte...
Bir gün liseden arkadaşlarla görüşelim dedik. Annemi arayıp yatsıdan sonra geleceğimi söyledim. Yatsı ezanının 21:10 civarı okunduğu zamanlar, demek ki eylül ayı başları filan olsa gerek? Şansım yaver gitti, vasıtalar çabuk geldi, hızlı gitti ve ben çok geç olmadan eve vardım. Annemle babam, yatsı ezanı okunur, okunmaz namazlarını kılıp hemen yatarlardı. Eve vardığımda ışıklar sönmüştü. Kapıyı çaldım, babam uykulu gözlerle açtı ve burnundan soluyordu:
"Nerdesin ulan sen hayvan herif?!" diye kükredi.
Şaşırdım... Çünkü gündüz annemi aramış, akşam ne yapacağımı söylemiş ve biraz geç gelirim demiştim.
"Anneme söylemiştim baba? Arkadaşlarla buluş..."
Cümlemi tamamlayamadım. Esaslı bir osmanlı tokadı beni yere devirdi. Annem gürültüye koştu, babamın daha da ileri gitmesine mani oldu. Ben şaşkınlıkla ve biraz da kızgınlıkla kalktım, hızlıca içeri seyirttim. Yanağım sızlıyordu. Sinirden gözyaşlarım süzülmeye başladı. Elim ayağım titriyordu. Yüzümü yıkadım, hızlıca pijamalarını giyip yatağa girdim. Bu arada annem de babama sitem ediyordu:
-"Niye vurdun şimdi çocuğa??"
+"Saat kaç olmuş, nerede sürtüyor bu serseri!"
-"Kaç olmuş saat?"
+"İşte duvarda, görmüyor musun?"
-"10'u çeyrek geçiyor?"
+"Nasıl yani?"
-"Ne nasıl yani?"
+"Yav ben kapıyı açmadan baktığımda, 2'ye 10 vardı?"
-"..."
Rahmetli babam, uyku sersemi duvardaki saatin akrep ve yelkovanını ters görmüş. 22:10 iken saat, 01:50 gibi algılamış. Bu kızgınlıkla da, 16 yaşında gecenin bir yarısı eve gelen ergen olarak algıladığından, tokadı yapıştırmıştı.
Gözüme iki saat uyku girmedi. İçimi çeke çeke ağladım ve babama tavır yapma kararı aldım. 4-5 gün boyunca, o geldiğinde yan odaya geçtim, zorla sofraya oturdum, hiç yüzüne bakmadım. O da tabii ki bu feci yanlış anlama sebebiyle ortaya çıkan trajikomik durumun farkındaydı. Sonra bir akşam geldi, elinde 1 kutu tulumba tatlısı. En sevdiğim tatlı. Kapıdan girdi. Kutuyu uzattı:
"Al bakalım eşek sıpası! senin için aldım..." dedi.
Babalar çocuklarını böyle sever işte...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder