Sıradan bir karıncalanmanın kan dolaşımının zayıflığıyla
alakası yoktur.
Vücudumuzun bir yerindeki basıncın sinir hücrelerini
sıkıştırıp kan akışını sekteye uğratması sonucu meydana gelir. Basınç etkeni
ortadan kalkıp kan akışı normale dönünce, oksijen ve glükozun sinir hücrelerine
girmesi sonucu uyuşukluk yerini karıncalanmaya bırakır. Bunu vücudun herhangi
bir yerinde -daha çok kol, bacak ve ayaklarda- hissedebiliriz, birkaç dakika
içinde de geçer. Bu durumun Yunanca teknik adı ‘transient paraesthesia’dır, dilimize
‘kısa süreli parestezi’ olarak çevrilebilir.
Ancak, kronik karıncalanmadan muzdaripseniz
profesyonel yardım almanız gerekebilir. İnme, beyin tümörü, beyin apsesi, MS
hastalığı, eklem iltihabı, HIV, kanser, alkolizm, gıdasızlık, radyasyona maruz
kalma ya da omurga incinmesinin bir göstergesi olabilir.
Bu liste ne kadar rahatsız edici olursa olsun, Belonefobi’nın,
‘karıncalanma korkusunun başlamasına yok açmaz. Bu sivri şeylerden korkmak
anlamına gelir (Yunanca ‘iğne’ anlamındaki belone). Paresteziafobi diye
bir kelime yoktur, en azından şimdiye kadar yoktu.
Kısa süreli paresteziyle akraba, tarif edilemeyen tuhaf
hissi, dirseğinizi bir yere çarptığınızda da hissedersiniz. Aslında çarptığınız
yer dirsek kemiğiniz değil, yüzeye çok yakın bir yerde bulunan dirsek
sinirinizdir. Omuzdan başlayıp dirsekte son bulan kol kemiği ile çarptığınız
yüzey arasına sinir sıkıştığı için acı hissedersiniz.
Çarpışma sonucu disestezi
oluşur, bu nahoş bir histir, oysa parestezi olağandışıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder