Hazerfen Ahmet Çelebi, 17 yüzyılın ilk yarısında 4. Sultan Murat devrinde İstanbul’da geniş ilgisinden ve uçma tasarısını gerçekleştirmesinden dolayı halk arasında bin fenli ya da Hazerfen diye anıldı. Galata Kulesi’nden uçarak Üsküdar’a indiği bilinir.
Ali Kuşçu’nun Tebriz'den İstanbul’a gelmesiyle gök bilimi alanında önemli gelişmeler gözlemlenmiştir. 1474 yılında ölen Ali Kuşçu’nun eserleri; Ay’ın evrelerini anlatan Risale-î Hallü’l-Eşkâli’l-Kamer, Uluğ Bey ile birlikte yazdığı yıldızların yerleri ve hareketleriyle ilgili Zic-i Uluğ Bey, gök bilimi üzerine Risâletü’l-Fethiyye ve İslâm felsefesine ilişkin Tecri-dü’l Kelâm’dır.
Farâbî, insanın ruh ve bedenden meydana geldiğini söyler. Bedenin yetkinliği ruhtan, ruhun yetkinliği de akıldan kaynaklanmaktadır. Ruhun başlıca görevleri; eylem, anlama ve algılamadır. Ona göre, bitkisel, hayvanî ve insanî olmak üzere üç tür ruh vardır. Bitkisel ruhun görevi, bireyin yetişme ve gelişmesiyle soyun sürdürülmesi, hayvansal ruhun görevi iyinin alınıp kötüden uzak durulması, insanî ruhun görevi de güzelin ve yararlının seçilmesidir. Başlıca yapıtları şunlardır:
Medinetü’l-Fazıla, İlimlerin Sayımı, Plâton Yasalarının Özeti, Mutluluğun Kazanılması, Büyük Müzik Kitabı.
El-Bîrunî, felsefe, matematik, astronomi, fizik, coğrafya ve tıp gibi birçok alanda bilime katkılarda bulundu. Arapça, Farsça ve Sanskritçe’yi çok iyi bilen El-Bîrunî’nin ana dili saptanamamıştır. Geometri ve trigonometride büyük başarılar gösteren, çeşitli astronomi aletleri yapan, kendi yöntemi ve aletleriyle madenlerin özgül ağırlıklarını yaklaşık olarak saptayan El-Bîrunî, bilimsel çapı ve önemi itibarıyla, gerçekleşemeyen Doğu Rönesansı’nın olası temel dayanaklarından biri olabilme niteliğine sahipti. Matematik alanında sinüs, kosinüs gibi trigonometrik fonksiyonların birer oran, yani sayı olduğunu vurgulayan El-Bîrunî, bu fonksiyonlarda çember yarıçapının birim olarak kabul edilmesini önermiş, bugün Hint-Arap rakamları olarak bilinen rakamları açık bir biçimde aktarmış, düzgün polinomların çizimi ve bir açının üç eşit parçaya bölünmesi sorunlarıyla ilgilenmiştir.
Takiyüddin, padişahın çevresindeki önemli insanları etkileyerek bir gözlem evi kurulması yönünde padişahı ikna etti. 1576 yılında kurulan gözlem evinin başına getirildi. Ancak bir yıl sonra gözlem evi, veba salgınının nedeni olarak gösterildi. Padişah gözlem evini yıktırdı ve Takiyüddin’i İstanbul’dan uzaklaştırdı. Takiyüddin, kendi kurduğu gözlem evinde kısa bir süre çalışma olanağı bulsa da önemli araştırmalar yaptı. Gözlem evinde halkalı araç, duvar kadranı, yıldızların yüksekliğini ve açıklığını ölçmeye yarayan açıklık aracı, sekstant gibi araçlar bulunmaktaydı. Ayrıca o dönemden kalan bir minyatürden Takiyüddin’in usturlâp, kadran, mekanik saat, kum saati ve çizim araçları kullandığı bilinmektedir.
Akşemseddin, "Hastalıklar insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma gözle görülemeyecek kadar küçük fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur." diyerek, bundan beş yüz sene önce mikrobun tarifini yaptı.
Ömer Hayyam'ın Asıl adı Giyaseddin Ebu'l Feth Bin İbrahim El Hayyam' dır. Binom teoerimini ve bu açılımdaki katsayıları bulan ilk kişi olduğu düşünülmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder